Özgün tarzları, ilham aldıkları kaynaklar ve diskografileri ile türler arasındaki sınırları aşan Glass Beams, müzik sahnesine yeni bir soluk getiren gizemli bir sentez olarak tanımlanabilir. Ortamsal ses manzaraları, elektronik ritimleri ve psikedelik rockı dünya müziği ile birleştiren tarzıyla dikkatleri üzerine çeken grup, müziğini geleneksel enstrümanlar ve modern prodüksiyon teknikleri kullanarak oluşturuyor. Bu sayede de farklı ve özgün bir işitsel deneyim sunuyor. Onların müziği, dinleyenleri adeta içsel bir yolculuğa davet ediyor. Kullandıkları psikedelik unsurlar, dinleyicinin bilinç durumunu değiştirmeye yönelik uzun ve tekrarlayan ritimler içeriyor ve eserlerine mistik bir hava katıyor. Bu unsurlar resmen bizi 60’lara ve 70’lere götürüyor. Bu sayede hem tanıdık hem de yeni şeyler dinliyor gibi hissediyoruz.
Glass Beams’in Gizemi
Melbourne çıkışlı projenin merkezinde kurucu olarak bildiğimiz Rajan Silva yer alıyor. Diğer üyeler hakkında ise çok bir bilgiye sahip değiliz. Glass Beams’in kuruluşunu yakan ateşin ne olduğunu ise biliyoruz. Silva’nın zamanında Hindistan’dan Melbourne’e göçen babasıyla ilgili çocukluk anılarının canlanması ve babasının kayıtlarını bulması projenin başlangıcında yer alıyor.
2021 yılında çıkardıkları, 4 kompozisyondan oluşan “Mirage” yayınladıkları ilk EP. Bu EP ile dikkatleri üzerine çeken Glass Beams, yakın zamanda da karşımıza derin, melodik ve hipnotik öğeler taşıyan “Mahal” EP’si ile çıktı. Özellikle de stüdyo kayıt videolarıyla oldukça popüler hale gelen grup, birçok festivalde yer alarak farklı ülkelerde konserler verdi.
Grubun diskografisi, müzikal bir evrim arayışlarını kanıtlar nitelikte. Sanki parçalarına iç güdüleri yön veriyor gibi. Eleştirmenlerden övgü alan ilk E.P’leri dokuların ve hipnotik ritimlerin bir karışımı. Ardından gelen her parça ise bir öncekine dayanarak yeni tematik ve işitsel alanlara cesurca adım atıyor. Bu da onları sürekli gelişen, dinamik bir varlık yapıyor. Kayıtları, hem yolculuklarının bir yansıması hem de dinleyicilere kendi maceralarına çıkmaları için bir davet niteliğinde. Gizemli üçlünün moda tarzı ise tıpkı müzikleri gibi. Geleneksel Hint kıyafetlerinden parçalarla modern, sanatsal ve eklektik bir tarz sunuyorlar. Onların cazibesini arttıran şeylerden birisi de, müzisyenlerin kimliklerini gizlemek için kullandıkları maskeler. Kullandıkları bu maskeler onların mistik müziğine paralel olarak kimliklerine ekstra bir gizem katıyor. Rus bir kuyumcu tarafından yaratılmış olan bu aksesuarlar, müziğin müzisyenlerden ayrı olmasın sağlıyor ve odağı müzikte tutuyor. Ayrıca bu maskelerin anlamının Hint felsefesindeki İndra’nın Ağı ya da İndra’nın İncileri kavramından geldiği düşünülüyor. Indra’nın Ağı’na göre; evren sonsuza uzanan karmaşık bir ağdır, tüm var olanlar bu ağı oluşturur. Ağ ışıl ışıldır, çünkü her bir düğümünde iplerin kesiştiği noktada diğer tüm mücevherleri yansıtan şeffaf bir mücevher vardır. Bu yansımalar da bir bütünü, evreni meydana getirir. Yani burada parçaların bütünlüğü, varlıkların, hayatın birbirine bağlılığı ifade edilmiş oluyor.
Doğanın Ritmik Desenleriyle Örülü Bir Müzik
Khruangbin ile benzetilen Glass Beams’in ilham kaynakları oldukça farklı. Müziklerini liriksiz bir füzyon olarak tanımlayan grup, bestelerinin doğanın ritmik desenleri olduğu görüşünde. Bu ritmik desenler, bize okyanusların gelgitlerini, rüzgarın sessiz fısıltılarını andırıyor. Ayrıca Rajan Silva’nın ve belki de diğer üyelerin de geçmişleri, yaşantıları onlara evrensel bir hava katan zengin bir palet sunuyor. Sıklıkla Hint müziği unsurlarından beslenen grup üyelerinin ilham kaynakları arasında, Hint felsefesi, mitleri ve ritüelleriyle Hindistan’ın ruhsal ve kültürel mirası önde geliyor. Hint raga modlarından türetilen motifler ile bir telli enstrüman olan sitar, geniş tonda derin sesler çıkarabilen çift davuldan oluşan vurmalı çalgı tabla ve bir yaylı çalgı olan tanpura gibi geleneksel enstrümanlar kullanıyorlar.
Yarattıkları sesleri elektronik müzikle birleştiren Glass Beams, Hint müziğinin eski geleneklerini modern prodüksiyon teknikleri, sentezleyiciler ve çağdaş türlerden ritimlerle güncelleyerek bir füzyon türü yaratıyor. Bir araya getirilen bu unsurlar, Hindistan’ın derin kültürel mirasını yansıtan bir ses denizi oluştururken elektronik müziğin dokuları ve olanaklarıyla etkileşim içinde kalıyor. Eskiyle modern arasında kültürel sınırları aşan bu proje, yeni müzikal deneyimler arayan farklı arka planlara sahip izleyicilere de hitap ediyor. Tekno, house, trans gibi batı dans müzik türlerinden de etkiler sunan Glass Beams, küresel gelenekleri yansıtan, ancak yeni ve deneysel alanlara doğru ilerleyen yüceltici bir müzik deneyimi oluşturuyor.