Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Berkay Ateş: Çok Yönlü Bir Sanatçının Portresi

Eğer auteur kavramını tiyatroda kullanacak olsaydık, kuşkusuz bu kavramı hak edecek yeni nesil yaratıcılardan biri de daha eğitimi sırasında oyun yazıp yönetmeye başlayan Berkay Ateş olurdu.

Onu ilk olarak tiyatro sahnesinde, Tiyatro D22’nin tiyatroyla büyülenmiş köşkünün üst katında izledik. Köşkte “Dünyaya Gözlerimden Bak” adlı etkileyici Brechtvari, yadırgatan ve interaktif oyunda Berkay Ateş, performansıyla bizi kısa sürede büyüledi. Oyunda hislerini, içinde bulunduğu çıkmazı, yalnızlığı ve çaresizliği adeta içimize işledi. Onunla tehlikeli bir sınırda asker arkadaşı ve dert ortağı olduk. 

Dünyaya Gözlerimden Bak’ı izlediğimiz zaman, kendisinin yazdığı ve oynadığı Kuş Öpücüğü oyununu kaçırmış olmanın hüznüne de büründük. Bir yandan da bu yetenekli adamı ve işlerini takip edeceğimiz konusunda birbirimize söz verdik. Açıkçası onu Kuş Öpücüğü’nün toplumsal yozlaşmaya değinen etkileyici hikayesinde, içinde eriyip yok olduğumuz fakat hala kendimizi var olmak için kandırdığımız gerçeklikte Mehmet rolünde izlemek de isterdik. 

Berkay Ateş, Kuş Öpücüğü ile aynı yılda seyirciyle buluşan Emin Alper’in Abluka’sında daha geniş bir kitleye ulaştı. Bu kez psikolojik sorunları olan belediye çalışanı Ahmet rolüyle çıktı karşımıza. Onunla kapana kısılmış, ablukaya alınmış gibi hissettik, izlerken gerçekliğinde biz de kaybolduk. İçinde yaşadığımız toplumun normlarını bize tekrar sorgulattı. Bizi çoktan ikna ettiği iyi oyunculuğunu, aldığı ödüllerle ve Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne adaylığıyla da resmen herkese kanıtladı. 

Abluka – Emin Alper

Biz onu Kadıköy sokaklarında, tiyatrodan çıktığında içimizden birisi gibi gezerken görmekten de en az oyunculuğu kadar etkilendik sanırım. Belki de bu yüzden onu içselleştirip daha da sevdik. Neticesinde dünyaya onun gözünden bakmıştık, onun o çaresizliğini paylaşmış, sorularına kafa yormuştuk, abluka altında sıkışıp kaldığımız evde de birlikte kapılar açmaya çalışmıştık, oyundan çıkıp sokaklarda alçakgönüllülükle gezen bu adamla.

Hakikat Elbet Bir Gün oyununu izlediğimizde Berkay Ateş’in oyunculuğu kadar kaleminin de ne kadar güçlü olduğunu gördük. Nitekim daha önce Yirmi Beş oyunu ile Savaş Dinçel Ödülleri’nde en iyi yazar ödülünü alan Ateş, bu oyunda da hem yazarlığı hem de oyunculuğu ile birçok ödüle layık görüldü. Oluşturduğu edebi metin öyle incelikli ve katmanlıydı ki izleyiciye bir tiyatro oyunundan daha ziyade edebi bir gösteri, izlediğini gerçeklikte sorgulama etkinliği vadediyordu. Hakikat Elbet Bir Gün, anlamlandıramamanın huzursuzluğu ve gizem çözmenin hafiyeliğini seven izleyiciler için biçilmiş bir kaftandı. Bunu oyunu ikinci izleyişimizde daha iyi anladık. Naif bir mektupla başlayan öykü, içimizdeki ve toplumumuzdaki karanlıkları şiirsel bir dille anlatan, ilmek ilmek ördüğü derin hikayesiyle bizi derinden etkiledi. Oyunun sonunda metnin gücü ve hakikatin varlığının üzerimize çöken idraki ve aslında bir distopya değil gerçekliği izlemiş olmanın bilincine ulaşmış olmakla kala kaldık. Umut etmenin yaşama verdiği gücü de tekrar anladık.

2019 yılında Serhat Karaaslan’ın bol ödüllü ilk uzun metrajlı filmi Görülmüştür’de karşımıza yalnız, ötekileşmiş bir gardiyan olarak çıkan Berkay Ateş, Ankara Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Bir sansürcü ve yaratıcı yazar olma ikilemini bizlere çok iyi yansıtan Ateş, hayallerimizden ve yaratıcılıktan basit gerçeklere geçişi ustalıkla vermişti. Zakir, Selma’dan sonra bizim tarafımızdan da görülmüştü fakat tek bir farkla. Biz Ateş’in oyunculuğu sayesinde onunla daha derin bir iletişim kurabildik, zihnimizde onunla konuştuk da.

Berkay Ateş, geçen yıl Özcan Alper’in Karanlık Gece filmindeki olağanüstü derecede gerçek ve yalın oyunculuğu ile karşımıza çıktı. Taşrada bir ötekileşme hikayesini anlatan filmde Ateş, ahlak kavramı, vicdan azabı ve zamanla yabancılaşma süreçlerini, karakteri üzerinden bizim içimize incelikle işledi. Onun annesinden, köpeğinden ve dert ortağı sazından oluşan dünyasının saflığına onunla birlikte tutunmaya çalıştık, kötülüğe meydan okuyup ahaliye karşı beraber direndik. Kendi vicdani hesaplaşmasını da, daha doğru bir insan olmak için aldığı kararı da film boyunca bize başarıyla aktardı.  

Karanlık Gece – Özcan Alper

Bu özel ve başarılı yazar oyuncu; şimdi de iki güzel ve heyecanlandırıcı işle karşımıza çıktı. Kendi yazdığı ve oynadığı tek kişilik oyunu Uykusuz Bir Rüya, Salim ve yazdığı 5 senaryo ve bir kısa öyküden oluşan Everest Yayınları’ndan çıkan kitabı Sessizliği Vurun – Beş Oyun Bir Öykü.

Sessizliği Vurmak ve Salim

Yönetmenliğini Yiğit Sertdemir’in yaptığı Uykusuz Bir Rüya, Salim, Anadolu’dan istemeyerek de olsa babasının isteğiyle çalışmak için geldiği İstanbul’da tutunmaya çalışan ve şahit oldukları sonrasında hiçbir zaman eskisi kadar masum olamayacak olan Salim’in hikayesini anlatıyor. Berkay Ateş’in ilk başta roman olarak tasarladığını söylediği oyunun metni, zamanla gelişerek şimdiki haline ulaşmış. Oyunculuğuna ve kalemine saygı duyduğumuz Berkay Ateş’i tiyatro sahnesinde ilk defa tek kişilik bir oyunda izliyoruz. 

Aslında daha önce Mehmet’le, İshak’la, Zakir’le yaşadığımız çaresizliğin farklı bir boyutunu, bu sefer de metropole büyük umutlarla gelen Salim’le, yadırgatıcı bir alanda zamansızca yaşıyoruz. Onunla sokaklarda dolaşıyor, meyhaneye gidiyoruz, sevgiye ihtiyaç duyuyor, değer bilmek, sevilmek istiyoruz. Salim’in yaşadığı sessizliği, içinde bulunduğu uykusuz rüyayı yazar Berkay Ateş şöyle seslendirtiyor oyuncu Berkay Ateş’e:

©Ayşegül Karacan’ın Fotoğrafı,
©Berkcan Okar’ın Tasarımı

Uyku hiçbir zaman eceliyle ölmez, öldürülür.

Karşılaştığı durum sonrası hayatı bir anda değişen Salim’in sesini ve sorgulamalarını vurucu bir metinle dinliyor, şiirsel dil ve güçlü oyunculuğun hissettirdikleri ile anlatıyı resmen tasavvur ediyoruz. Oyun herkese, keşke mi daha zordur kader mi diye sorup sorgulatıyor. Bir şey diyebilmenin değerini, kendimize karşı sorumluluğumuzu hatırlatıyor. Uykusuz Bir Gece, Salim’de yine bizi edebi, derin bir metin ve güçlü bir oyunculuk bekliyor.

Berkay Ateş’in hikaye anlatıcılığı, diyaloglarındaki gücü, söylemleri ve derinliği bize birçok şeyi sorgulatırken bir yandan da edebi açıdan bir doyum sunuyor. Bu nedenle Sessizliği Vurun kitabı da kitaplığımızda önemli bir yerde olacak. Üstelik kitap, izleyemediğiniz ya da kaçırdığınız Berkay Ateş’in yazdığı oyunlar ile buluşmak için güzel bir fırsat sunuyor. Kitap, bazılarına yukarıda da değindiğimiz Berkay Ateş’in yazdığı tiyatro oyunlarından Uykusuz Bir Rüya, Salim, Hakikat Elbet Bir Gün, Hak, Kuş Öpücüğü ve Yirmi Beş’in metinleri ile Ateş’in kısa öyküsü Yankılar Kötü’den oluşuyor. Bu kısa öykü daha önce İran’da bir edebiyat dergisinde de yayınlanmış. 

Yankılar Kötü de Berkay Ateş, yine duvarlarla savaşıyor… Öyküde metaforlarla gerçeklik adeta iç içe geçiyor, yaşanılan ev öyle ağır ki okurken ve hayal ederken kasveti içimize işliyor, karakterlerle biz de anıların tozlarına bulanıyor, yılların içinde kayboluyoruz. Bu sefer sessizliği arıyoruz.

Kim bilir Berkay Ateş, belki daha bilmediğimiz ya da aklımıza gelmeyen nerelerde karşımıza çıkıp bizi etkileyecek?