Skip to content Skip to footer

İnceleme

Wittgenstein’ın Tractatus’u: Dilin Mantıksal Resmi
Müzik, Eğitim ve Savaş 20. yüzyılın önemli filozoflarından Wittgenstein, zengin ve kültürlü bir ailenin çocuğu olarak Avusturya-Macaristan imparatorluğunda dünyaya geldi. Annesi, entelektüel birikime sahip, sanata ilgi duyan bir piyanistti. Kendisi gibi çocuklarının da sanatla özellikle de müzikle iç içe büyümesi için özel bir çaba sarf etmişti. Wittgenstein’ın dili resmetmeye çalışıp dil ve anlamsızlık üzerine bu…
Ve Perde: Gösterinin Tuzakları, Seyircinin Tutsaklığı
Shakespeare, hayatın bir tiyatro sahnesi ve bizlerin de oyuncular olduğumuzu söylerken, günümüz toplumunun bir gösteri toplumu ve bizlerin de onun seyircileri haline geleceğimizi düşünemezdi. Gerçek dünyanın yalnızca görüntülere aktarılmak suretiyle onandığı ve görüntülerin gerçek varlıklara dönüştüğü bu dünyada, gösteri dünyasının saldırgan kitle iletişim araçları, adeta hep bir ağızdan şunu haykırmaktadır:  Görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür.…
Napolyon ve Mimetik Arzu: Edebiyatta Bir İmparatorun Yansımaları
Ridley Scott’ın özgünlüğü ve tarihsel gerçekliği çokça tartışılan, Napolyon’un biyografisini beyaz perdeye taşıdığı son filminde, Napolyon’un Elba adasındaki yüz günlük sürgününden dönmeye karar verdiğinde askerlerle karşılaştığı bir sahne var. Napolyon, Paris’e ilerleyişini durdurmak isteyen tugayın generaliyle konuşmak ister. Sonra komutanlarının emriyle ona nişan alan askerlerinin karşına dikilir, ceketini aralayıp elini kalbinin üzerine, nişanlarının bulunduğu yere…
Albert Camus: Toplumdan ve Kaleden Uzak Bir Adam
Annem ölmüş bugün. Belki de dün, bilmiyorum. Albert Camus’nün, 1957 Nobel Edebiyat Ödüllü klasiği Yabancı bu cümleyle başlar. Yazar, yalın fakat altında derin sorgulamalar, anlamlar barındıran bu cümleleriyle adeta kendi düşüncelerini, yaşam felsefesini anlatır. Camus, varoluşçu bir düşünür ve yazar olarak görülür, belki de bunun en büyük sebeplerinden birisi de Sartre ile olan dostluğudur. Fakat…