Euripides tarafından yazılmış ünlü Medea oyunu, günümüzde bile derinlemesine etkileyici, anlamlı ve provokatif bir anlatı olarak kalmaya devam ediyor. Euripides, Medea karakteri aracılığıyla aşk, tutku, ihanet, intikam ve özerklik hikayesi anlatıp insan psikolojisi hakkında içgörüler sunar. Eşi tarafından aldatılan ve terk edilen Medea’nın yaşadığı yıkımın intikamını almasını izlerken aslında bize katmanlı bir hikaye anlatır ve Medea ile bir bağ kurup onu anlamaya çalışmamızı da sağlar. Medea’nın eylemleri, dehşet verici olmasına rağmen, empati ve anlayışı tetikleyen bir derinlikle tasvir edilir. Yine de daha ziyade etkileyici sonu nedeniyle iz bırakmış bu trajedi üzerine düşünüldüğünde, hikayenin gelişimi sürecinde birçok soru kafaları kurcalar. Medea, merhametli, fedakar bir anne mi yoksa çocuklarına kıyan zalim, vicdansız ve umursamaz bir katil midir? İçinde bulunduğu koşullar onu haklı kılar mı? Bunu hikaye boyunca izleyici ve okuyucu anlamlandırmaya çalışır. Peki ya kurbanları? Onun kurbanları arasında olan sesini neredeyse hiç duymadığımız, bir cümle bile kurmayan, hiçbir şeyden habersiz, masum çocuklar bu hikayenin neresindedir? Onlar renkli, küçük dünyalarında bu sırada ne yaşamıştır? İşte bu noktada, Kate Mulvany ve Anne-Louise Sarks’ın modern Medea uyarlaması bize tarihten farklı bir bakış açısı sunan ve bu ikonik hikayeyi çocukların gözünden anlatan, belki de trajedinin hiç düşünülmemiş kısmını aktaran güçlü, radikal bir versiyon olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik Medea’yı çocukların bakış açısından yeniden düzenlemek, dokunaklı bir karmaşıklık katmanı da sunuyor.
10 yaşındaki Jasper ve 12 yaşındaki Leon, o yaşlardaki her çocuk gibi oyun, keşif ve rekabetle çevrili kendi dünyalarında yaşayan bir abi kardeş. Birçok çocuk gibi oyun kurgularının, kavgalarının, üzüntü ve sevinçlerinin, yeni keşiflerinin yaşandığı odaları onların hayatının merkezinde yer alıyor. Hayal dünyaları o kadar geniş ki, bir oyuncak ayı (Herkül) odalarının koruyucusu konumunda. Fakat onların olağan bir gününün dışındayız… Kilitlendikleri yatak odaları ve evdeki bağırış sesleri bu abi kardeşin kaderini yaşayacağımız kederli bir Medea uyarlamasının başlangıcının işareti oluyor. Odalarında oyunlar oynayan, birbirleriyle hayallerini, ideallerini paylaşan bu iki çocuk; sahne dışındaki anne ve baba savaşından bihaber. Zaman içerisinde izleyiciler, çocukların aile ortamındaki bu kaosa verdiği tepkileri gözlemlemeye başlıyor.
Medea Oyunu ve Masumiyet
19 Kasım’da Zorlu PSM %100 Studio’da prömiyerini yapacak Medea oyununun en farklı ve dikkat çeken yönü, izleyicilere olayı gerçekleştirenler üzerinden değil de mağdurların açısından anlatıyor olması ve hikayenin tamamen çocukların perspektifinden sunulması. Defalarca izlediğimiz, birçok film ya da tiyatro yapımında farklı çağrışımlarla sunulan Euripides’in yazdığı bu ikonik hikaye, bu sefer 10 ve 12 yaşındaki iki çocuğun gözünden anlatılıyor ve farklı bir taraftan, masumiyet ve saflık dolu bir dünyadan olaya bakmamızı sağlıyor. Üstelik hikayenin özünde yer alan etik ikilemi de aktarmaktan geri kalmıyor. Medea’nın çocukları, yetişkin dünyanın aldatmacası ve intikamıyla keskin bir tezat oluşturan masumiyet ve saflığı temsil ediyor. Kontrol edemediği, anlamlandıramadığı bir güce maruz kalan, kaderi kendi elinde olmayan çocukların yaşadıkları izleyici üzerinde tarif edilmesi zor, yoğun bir etki bırakacak gibi duruyor.
Oyunda aile içi şiddetin yanı sıra bir yabancılaşma, ötekileşme hikayesine de tanıklık edeceğiz. Medea’da merkezi bir konumda yer alan aile içi şiddet, sadece fiziksel değil, duygusal ve psikolojik olarak da kendini gösteriyor. Oyun, yabancılaşmanın aile içi şiddet deneyimiyle nasıl beslendiğini de ustaca anlatıyor. Medea’nın intikam ve sadakat çizgisinde gidip gelişi, aslında bize çocukların kilitli olduğu yatak odasının (bir nevi onların fanusunun) dışındaki gerçek dünyayı sergiliyor. İzleyici, bir yandan da çocuklarını koruyan bir anneyi görüyor, onun değişimine, duygu durumlarına şahitlik ediyor. Bu da izleyicinin onunla bağ kurmasını sağlayıp ne kadar keder duysa da yaptığı eylemi neden yaptığını daha iyi anlamasına neden oluyor.
Oyunda Medea’dan çok çocukların korkuları ve umutlarıyla bağlantı kurulduğundan, anlatı dönüşüp perde kapandıktan sonra bile uzun süre etkisini sürdüren akılda kalıcı ve kederli bir tiyatro deneyimi yaşanacak gibi gözüküyor. Çocukların gözünden “Medea’yı izlemek, izleyicilerde derin bir empati ve yoğun duygusal tepkilere neden olacak. Aynı zamanda izleyicilerin yetişkin kararlarının geniş kapsamlı sonuçları üzerine düşünmelerine de teşvik edecek ve genellikle görünmeyen yan etkileri görmelerini sağlayacak. Oyun yetişkin çatışmalarının kör ateşi arasında kaybolan masumiyetin hatırlatılması gibi özel bir konuya işaret edip, ailevi sorumluluklar ve gelecek nesillerin yetiştirilmesi üzerine içsel bir muhasebe yapılmasına da teşvik edecektir.
Mitolojik hikayenin Avusturyalı yazarlar Kate Mulvany ve Anne-Louise Sarks tarafından oluşturulan bu versiyonu, sunduğu farklı bakış açısıyla dünya çapında da oldukça beğeniliyor. Mutlaka izlenmesi gereken bu trajedi, ülkemizde Dor Productions yapımcılığında, Omnia Yapım’ın uygulayıcı yapımcılığı ve Hira Tekindor’un yönetmenliğinde izleyiciyle buluşacak. Medea rolünde Defne Kayalar’ı izleyeceğiz. Oyunun başkahramanları ise Jasper ve Leon karakterlerini dönüşümlü olarak oynayan Abdullah Burak Kaya, Ayaz Çoban (Jasper), Ayaz Gülşen ve Tarık Sarıyar (Leon). Şimdiden söyleyelim, izleyenleri çocuk oyuncuların doğallığı ve performansları oldukça etkileyecek. Zamanı ve kültürleri aşan, evrensel temaları ele alan Medea’nın bu ilgi çekici ve özgün versiyonu, 19 Kasım’da Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde izleyicilerle buluşacak.