Önceden, neler olacağını bilmediğinden seçim yapamıyordu. Şimdiyse neler olacağını bildiği için seçim yapması imkânsızlaştı.
Mr. Nobody filminin en başında bir sesin var olduğunuzdan nasıl eminsiniz diye sormasıyla, izleyici ihtimalleri sorgulamaya başlıyor. Aslında hiçbirimiz yokuz. 9 yaşındaki bir çocuğun hayal dünyasında yaşıyoruz, imkansız bir seçimle karşı karşıya kalan bir çocuk. Kaderini kendi seçmek zorunda kalan bir çocuk bu. Filmde bu seçimi, beyaz ve sisli bir yerde sıraya dizilmiş çocukların, meleklerin onlara gösterdiği olası kaderlerden istediklerini seçmeleriyle görüyoruz. Ancak daha sonra bunu unuttturmak için, melekler kendi kaderlerini seçen çocukların dudaklarının üstüne dokunuyor. İşte bu yüzden de herkesin dudaklarının üzerinde bir çukur var.
Her Karar Hayatı Değiştirir mi ?
Satrançta yapılabilecek en iyi hamle, hamle yapmamak olursa buna ‘zugzwang’ denir.
Mr. Nobody filminde zugzwang, seçim ve karar verme kavramıyla ilişkili önemli bir metafordur. Karar vermenin karmaşıklığını ve her küçük seçimin etkilediği yaşamların karmaşık desenlerini vurgulamak için kullanılmıştır. İnsan, hayatı boyunca aşık olduğu, görüştüğü kişilerin her biriyle devam etseydi kaderinin nasıl olacağını düşünür. Ancak her birini seçmek aslında diğer ihtimallerden vazgeçmek anlamına geliyorsa tüm ihtimalleri elde tutmak için tek yol hiçbirini seçmemektir. Tıpkı Mr. Nobody filmindeki gibi, yalnızca bir top dondurma alacak parası varsa ve sade dondurmayı seçerse çikolatalı dondurmadan, çikolatalıyı seçerse de sade dondurmadan vazgeçmiş olur. Aslında hiçbirini seçmeyerek hala iki seçeneğin ihtimalini de elinde tutuyor ve hiçbirinden vazgeçmemiş oluyor. Yani hiçbir şey seçmeyerek her şeyi seçebilme özgürlüğü seçilebilir. Mr. Nobody filminde de denildiği gibi,
Hiçbir seçim yapmadığınız sürece her şeyi mümkün kılarsınız.
Leibniz’in Mümkün Dünyaları ve Mr. Nobody
Sigara dumanı neden sigaraya geri dönmez hiç? Neden moleküller birbirinden uzaklaşır? Neden dökülen bir mürekkep damlası yeniden biçimlenemez? Çünkü evren, dağılım gösterme eğiliminde yol alır. Bu bir entropi ilkesidir. Yani evrenin artan bir düzensizlik konumuna geçme eğilimi. Entropi ilkesi evrenin genişlemesinin bir sonucu olan zamanın tek yöne doğru akmasıyla ilişkilidir. Peki yerçekimi kuvveti, genişleme kuvvetine denk geldiğinde ne olacak? Ya da kuantum boşluğu enerjisi zayıf düşerse? O durumda evren, daralma aşamasına geçebilir: Büyük Çöküş! Zamana ne olacak peki? Tersine mi dönecek? Kimse cevabı bilmiyor.
Zamanın hep doğrusal ilerlediği bilgisi doğru mudur? Kurulan her hayalde zamanda ileri, eski anılar düşünüldüğünde ise zamanda geri gidilmez mi ? Bir başka mümkün dünyada sigaranın dumanı aslında geri dönüyor, moleküller birbirine yaklaşıyor, mürekkep damlası kalemin ucuna geri dönüyor.
Alman filozof Leibniz’e göre ise içinde sonsuz ihtimallerin yer aldığı sonsuz sayıda dünya vardır. Ancak bu sonsuz dünyalardan yalnızca biri gerçekleşir ki Leibniz’e göre bu, mümkün olan tüm dünyaların en iyisidir. Leibniz’in bu düşüncesinden hareketle ‘en iyi’ olmayan başka mümkün dünyaların var olduğu söylenebilir. Ve aslında her seçim noktasında seçmekten vazgeçilen ihtimal, başka bir mümkün dünyada kendini var ediyordur. Fakat başka mümkün dünyada bu ihtimali yaşayan kimdir ? Biz miyiz yoksa başka bir mümkün ‘biz’ mi? Yani sonsuz sayıda olası dünya var ise sonsuz sayıda da o dünyayı yaşayan ben vardır.
Bütün okulların tahtalarında şöyle yazmalı: ‘Hayat bir oyun bahçesidir ya da hiçbir şeydir!
Leibniz’in deyimiyle “sonsuz sayıda mümkün dünyadaki sonsuz ihtimaller” insanı, her şeyin anlamsız olduğu nihilizme götürebildiği gibi aslında dünyanın bir oyun bahçesi, bir tiyatro alanı olduğu düşüncesine de götürebilir. Her gün sonsuz sayıda ihtimalin beklemesi bir yandan büyük bir heyecan ve yaşama hevesi verirken, başka bir bakış açısına göre ise korku ve kaygı yaratabilir. Bu sonsuz ihtimal içinden doğru olanın seçilip seçilmediği kaygısı bastırır çoğu zaman. Ancak bu noktada da Leibniz’in mümkün dünyaların en iyisinde yaşanıldığı düşüncesinden hareketle sonsuz ihtimaller içinden de her zaman en iyi olanın doğası gereği seçildiğini söyleyebiliriz. Yani aslında o ihtimali doğru olduğu için seçmiyoruz, biz seçtiğimiz için o ihtimal artık doğru oluyor. Dolayısıyla hiçbir zaman ne doğru ne de yanlış bu ihtimaller arasında bulunmuyor. Mr. Nobody filminde de görüldüğü üzere yaşananlar farklı şekilde yaşansaydı bile yine aynı anlamı ve değeri taşıyacaktı. Sonuçta eğer hayat bir oyun bahçesi ise yaşanan her türlü şey de oyuncaktan başka bir şey değildir. Dolayısıyla insanlar da yalnızca bu karmaşanın arasında güzellik arayan oyuncular konumundadır.
Sonsuz mümkün dünya arasında neden bu yaşadığımız dünya içinde olunduğunu ise Leibniz, tanrı ögesini dahil ederek açıklıyor. Yani burada soru aslında tanrının neden bu dünyayı diğer mümkün dünyaların yerine tercih ettiğidir. Dolayısıyla ortada bir neden olmalıdır, tanrının bir nedeni. Tanrıyı tanımı gereği en iyi olarak kabul edersek, onun yarattığı dünya da mümkün dünyaların en iyisi olmalıdır. O halde diğer mümkün dünyaları en iyi yapmayan nedir?
Leibniz’e göre en iyi olmayan dünyalar, iyilik ve kötülüğün optimal dağılımından doğan uyum ve düzeni eksik gösterir. Daha az mükemmel bir dengeye sahiptir yani daha fazla veya daha az mutluluk ve erdem barındırır. Mükemmel bir varlık olan tanrı, her biri farklı olaylar ve koşullarla farklı versiyonlarda gerçekliklerin tümü arasından, en iyisini gerçekleştirir. Çünkü Tanrı’nın doğası içsel olarak bilge ve iyidir, yani tanrı, daha iyi bir seçenek mümkünken daha aşağıdaki bir dünyayı gerçekleştirmeyi hiçbir zaman seçmez.