Yaz dönemi yavaş yavaş yaklaşırken, hala içinizde bu sezon iyi bir oyun izlemediğinize dair huzursuz bir kıpırtı varsa, sezon sona ermeden size güzel bir kapanış yaptıracak bir seçki hazırladık. Yeri geldiğinde yüzünüzde beklenmedik gülümsemeler oluşturacak, yeri geldiğinde hayatı sorgulatacak bu 5 tiyatro oyunu, perde kapandıktan sonra bile uzun süre aklınızdan çıkmayacak.
Sevgili Arsız Ölüm – Dirmit
Kırsaldan büyük şehre yapılan göçle birlikte adaptasyon sorunu, sosyal ve ekonomik kaygılar gibi konuları bir ailenin küçük kızının gözünden izlediğimiz Tiyatro HemHal’in başarılı oyunu Sevgili Arsız Ölüm Dirmit, Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölüm kitabından tiyatro sahnesine uyarlandı.
Bireyselliğin neredeyse yok olduğu, sıkışmışlık hissinin ağır bastığı tek odalı bir evde yaşayan aile bireyleri, hem kendileri hayata tutunmaya çalışıyor hem de delidolu Dirmit’in keşfetme duygusunu, hayallerini dizginlemeye. Bu paralelde de adetler, kurallar, bireysellik, aile, toplum tarafından biçilen roller gibi kavram ve olguları irdeleyebiliyoruz. Nezaket Erden’in tek kişilik güçlü performansıyla 2017 yılından bu yana seyirciyi büyüleyen oyun, Erden’in yüksek lisans projesiymiş ve sonrasında da izleyiciyle buluşmaya başlamış. Oyun, tüm karakterleri Dirmit’in gözünden anlatmasına rağmen katmanlı bir hikaye sunuyor. Gerçekle düş arasında anlar barındıran, objelerin bile Dirmit’in dert ortağı olduğu, edebiyat ve tiyatronunun güzel bir kesişimi olan bol ödüllü oyunun yönetmenliğini de Hakan Emre Ünal yapıyor.
Kel Diva
Absürt tiyatronun önemli yazarlarından Eugene Ionescu’nun öne çıkan oyunlarından olan Kel Diva, kültürel kaos, iletişimsizlik, teknolojiyle gelen gerçekliğin bulanıklaşması, bireyin kendine ve çevresine yabancılaşması gibi konuları eğlenceli bir şekilde ele alıyor. Oyun Atölyesi’nin sahnelediği oyun, absürt tiyatronun uyumsuzluğu temel alan unsurlarından beslenerek yer yer anlamsız, karşıtlıklarla dolu, saçma, kopuk diyaloglar ve sahnelerle seyirci üzerinde de yadırgatıcı bir etki bırakıyor.
İngiliz bir burjuva ailesinin, İngiliz tarzı oturma odasında geçen Kel Diva; Bay ve Bayan Smith’in konuklarını ağırlaması ve bu sırada gelişen tuhaf olaylar üzerine kurulu. Sahne dekoruyla da yadırgatıcı ve umulandan farklı bir atmosfer sunan oyun, özellikle Haluk Bilginer, Zuhal Olcay ve Yiğit Özşener’in performanslarıyla git gide yükseliyor.
Büyük Zarifi Apartmanı
Pembe Çıkmazı’nda yüzyıllık bir tarihe sahip apartmanda geçen oyun aslında bize bu apartmanın dokunaklı hikayesini anlatıyor. II. Abdülhamit döneminin en varlıklı ailelerinden biri olan Zarifi’lerin yaptırdığı apartmanda geçen oyun, mekana özgü bir proje olmasıyla da izleyicilere farklı bir deneyim yaşatıyor.
Esasında bir sürgün hikayesi diyebileceğimiz oyunla, her katında farklı hikayeler ve farklı anılar barındıran apartmandaki olayların eşliğinde farklı dönemlere nostaljik bir seyahat ediyoruz. Üç ayrı hikayeden oluşan Büyük Zarifi Apartmanı sayesinde, gerçeklikle kurmacanın naif bir şekilde iç içe geçtiği hikayelerinde İstanbul Rumlarının yaşantılarını görüyor, farklılıkların nasıl ötekiler doğurduğunu irdeliyor, özlem ve pişmanlık duygularına tanıklık ediyoruz. Oyun, teknolojik cihazların kullanımı ve sinema unsurlarını da barındırması ile deneysel bir performans da sunuyor.
Öteki
Emin Alper’in ilk tiyatro yönetmenlik deneyimi olan ve bu yıl prömiyerini yapan Öteki, Dostoyevski’nin aynı adlı öyküsünden modern hayata uyarlanmış bir oyun. Kara komedi olarak niteleyebileceğimiz oyun, baş karakter Burak üzerinden, rekabetçi ve acımasız çalışma ortamını, öteki konumuna düşmeyi, kendine yabancılaşmayı, yalnızlaşmayı ve farkına varmadan insanın kendisiyle yarışmasını ele alıyor.
Oyun, baş karakterimizin kendisine tıpatıp benzeyen fakat karakter olarak tam zıttı olan birisinin ortaya çıkmasıyla başlıyor. Bu olay sonrasında tıpkı Dostoyevski’nin Bay Golyadkin’i gibi oyunun ana karakteri Burak Çıplak ilişkilerinde ve gerçeklikte afallıyor, özüne dönüp kendisini de sorguluyor. Oyun, doppelganger kavramı üzerinden günümüz toplumlarında ötekileştirme ve yabancılaşma üzerinden ilerleyen acımasız dinamiği de sorgulatıyor.
Şahları da Vururlar
Şahları da Vururlar oyununun Ferhan Şensoy’un vefatından sonra ustaya saygı amacıyla Ortaoyuncular’ı tarafından 43 yıl sonra tekrar sahnelenmesi, oyunu hala izlememiş olanlar için büyük bir fırsat.
Yılların eskitemediği ve Türk tiyatro sahnelerinin önemli oyunlarından olan eser, tarihi Ses Tiyatrosu’nda sahneleniyor. Hem Ses 1885 Tiyatrosu’nun büyüleyici ve tarihi atmosferi, hem yazar Ferhan Şensoy’un kaleminden çıkan zeki ve muzip metin, hem de Nejat Yavaşoğulları, Gökhan Şeşen ve Burhan Şeşen’in eşlik ettiği anlatım size keyifli ve unutulmaz bir zaman geçirtmeyi vadediyor.
Batılılaşma sevdası ve Batı hayranlığı eleştirisi yapan oyun, İran’da yaşanan devrimin ve isim benzerliği yüzünden hapse atılan Ömer Hayyam’ın hikayesiyle başlıyor. Oyun boyunca Şah Rıza Pehlevi’nin ülkeyi nasıl yönettiğine, saraydaki şatafatlı, batı özentisi hayatına, halkla arasındaki kopukluğa ve zamanla işlerin nasıl çığırından çıktığına tanıklık ediyoruz.